1 2 3 4 5

Aragorn ve Arwen

 
Arador kralin dedesiydi. oğlu Arathorn evlenmek için Aranarth soyunden gelen Dirhaelin kizi olan zarif Gilraene talip olmuştu. Bu evliliğe karşi çikmişti Dirhael; çünkü Gilraen küçüktü ve Dunedain adetlerince evlilik yaşina ulaşmamişti henüz.

Dahasi, demişti, Arathorn olgun yaşta, sert bir adamdir ve insanlarin umduklarindan daha erken reis olacaktir; ama gönlüm bana onun kisa ömürlü olacağini söylüyor.

Fakat ileri görüşlü biri olan karisi şöyle cevap vermişti: işte bu yüzden elimizi daha çabuk tutmamiz gerekir ya! Firtina önünde günler kararmakta, önemli şeyler olacak. Eğer bu ikisi evlenirse halkimiz için bir ümit doğabilir; ama eğer oyalanirlarsa, o zaman ümit bu çağda ulaşmaz bize.


Ve gerçekten de Arathorn ile Gilraen evleneli ancak bir yil olmuştu ki dağ trolleri Aradoru Ayrikvadinin kuzeyindeki Soğukkirlarda ele geçirip canina kiymişlardi; Böylece Arathorn, Dunedainin reisi olmuştu. Ertesi yil Gilraen ona bir oğlan doğurmuş; adini Aragorn koymuşlardi. Fakat Arathorn, Elrondun oğullariyla birlikte orklara karşi atini sürerken gözünü parçalayip giren bir ork okuyla öldüğünde; Aragorn iki yaşindaydi; Yani kendi irkina göre kisa ömürlü bir adam olmuştu Arathorn, yine de öldüğünde atmiş yaşindaydi.

Bunun üzerine artik isildurun varisi olan Aragorn, annesiyle birlikte yaşamak için Elrondun evine götürülmüştü; Elrond ona babalik etmiş ve onu kendi oğlu gibi sevmişti. Ona Estel, yani Umut diyorlardi ve Elrondun buyruğuyla gerçek ismi ve soyu bir sir olarak saklaniyordu; Çünkü arifler o zamandan düşmanin dünya üzerinde kalmiş olabilecek isildur varislerini aradiğini biliyordu.

Estel henüz yirmi yaşina gelmişti ki Elrondun oğullariyla birlikte büyük işler başardiktan sonra Ayrikvadiye döndü; Elrond ona bakinca içine mutluluk dolmuştu, çünkü onun zarif ve soylu biri olduğunu, daha bedenen ve aklen gelişeceği halde erkekliğe erken adim attiğini görmüştü. O yüzden o günden itibaren Elrond ona gerçek ismiyle hitap etmiş, kim olduğunu, kimin oğlu olduğunu anlatmiş ve ona sülalesinin yadigarlarini sunmuştu.

işte Barahirin yüzüğü, demişti, uzaktan akrabaliğinin bir nişani; ve işte Narsilin kirik parçalari. bunlarla daha büyük işler başarabilirsin; Çünkü başina bir felaket gelmezse, ya da sinavda başarisiz olmazsan, ömrünün insanlarin ömürlerinden daha fazla olacağini görebiliyorum. lakin sinavin uzun ve zorlu olacak. Annuminas saltanat asasini alikoyuyorum çünkü onu hak etmen lazim gelir.

ertesi gün tam güneşin kavuştuğu saatlerde Aragorn tek başina ormanda dolaşiyordu, içi neşe doluydu; kendisi umut dolu ve dünya da çok latif olduğundan şarkilar söylüyordu. aniden, daha şarkisini söylerken, huş ağaçlarin beyaz gövdeleri arasinda, yeşil çimenler üzerinde yürüyen bir kiz gördü; Bir rüyaya daldiğini veya okuduklari şarkilari dinleyenlerin gözleri önünde canlandiran Elf ozanlarinin kabiliyetlerini kazandiğini düşünerek olduğu yerde hayretler içinde kalakaldi.

Çünkü Aragorn tam o anda Lüthien ile Berenin Neldoreth ormaninda karşilaşmasini anlatan Luthien gazelini okuyordu. ve o da ne! Lüthien gözleri önünde, gümüşlere ve mavilere bürünüp bir Elf yuvasindaki alacakaranliğa benzeyen zarafetiyle ayrikvadide yürümeye başlamaz mi; Kara saçlari aniden çikan yelde dağilmiş, kirpikleri yildizlar gibi taşlarla dolu.. Bir an için Aragorn sessizce seyretti fakat onun geçip gitmesinden ve bir daha onu görememekten korkarak ona Tinuviel, Tinuviel! diye seslendi, çok zaman önce, eski günlerde Berenin yapmiş olduğu gibi tipki.

bunun üzerine kiz dönerek ona gülümsedi ve şöyle dedi: kimsiniz siz? ve niçin bana o isimle sesleniyorsunuz?

Aragorn da şöyle cevap verdi: çünkü sizin gerçekten de biraz önce şarkisini söylediğim luthien tinuviele benzediğinize inaniyorum. ama eğer o değilseniz, gerçekten de onun suretinde dolaşiyorsunuz.

öyle söyler birçoklari, diye cevap verdi kiz ciddiyetle. yine de onun adi değildir benim adim. gerçi belki de kaderim onunkinden pek farkli olmayacaktir. ama siz kimsiniz?

Bana Estel derlerdi, dedi Aragorn: ama Dunedainin efendisi, isildurun varisi, Arathorn oğlu Aragornum ben; yine de daha bunlari söylerken, gönlünü bu kadar eğleyen bu soyun sopun, kizin asaleti ve güzelliğiyle karşilaştirilinca pek bir önem taşimadiğini hissetti.

ama kiz neşeyle gülerek şöyle dedi: o halde uzaktan akraba sayiliriz. çünkü ben Elrondun kizi Arwenim ve bana da Undomiel derler.

sik sik, dedi Aragorn, tehlikeli günlerde insanlarin hazinelerini sakladiklari görülmüştür. yine de Elronda ve ağabeylerinize hayret ediyorum; Çünkü bu evde çocukluğumdan beri yaşadiğim halde sizden söz edilğini hiç duymamiştim. Nasil oldu da hiç karşilaşmadik? herhalde babaniz sizi hazine dairesine kilitlememiştir?

hayir, dedi kiz ve doğuda yükselen dağlara bakti. bir süre annemin akrabalarinin topraklarinda, uzaktaki Lothloriende yaşamiştim. babami ziyaret etmek için yeni döndüm. imladriste dolaşmayali çok oluyor.

o zaman Aragornun içine bir merak düştü, çünkü kiz, Orta Dünyada ancak yirmi yil yildir yaşamiş olan kendisinden daha büyük görünmüyordu. fakat Arwen onun gözlerine bakarak söyle dedi: hayret etme! çünkü Elrondun çocuklari Eldarin yaşam süresine sahiptir.

bunun üzerine Aragorn mahcup oldu çünkü kizin gözlerindeki Elf işiğini ve yillarin getirdiği irfani görmüştü; yine de o andan itibaren Elrondun kizi Arwen Undomiele aşik olmuştu.

bunu izleyen günlerde Aragorn sessizleşmiş, annesi üzerinde garip bir haller olduğunu anlamişti; sonunda Aragorn annesinin sorularina boyun eğdi ve ağaçlarin loşluğundaki karşilaşmadan bahsetti.

oğlum, dedi Gilraen, meylin çok yüksek, krallarin soyundan gelen biri için bile. çünkü bu hanim şu anda dünya üzerinde yürüyen en soylu ve en zarif hanimdir. sonra ölümlülerin Elf kani taşiyanlarla evlenmeleri münasip değildir.

ama yine de o kanda bizim de bir parçamiz var, dedi Aragorn, eğer bana öğreten atalarimin öyküleri doğru ise.

doğrudur, dedi Gilraen, lakin bunlar çok önceleri, dünyanin başka bir çağinda yaşanmişti, soyumuz henüz azalmadan önce. o yüzden korkuyorum; çünkü efendi Elrondun iyi niyeti olmasa isildurun varisleri kisa bir süre içinde son bulur. ama bu konuya Elrondun iyi niyetle bakacağini zannetmem.

o halde günlerim aci içinde geçecek ve yabanellerinde bir başima dolaşacağim, dedi Aragorn.

senin kaderinde gerçekten de bu var, dedi Gilraen; kendi halkina göre ileri görüşlü bir insan olmasina rağmen oğluna gelecekle ilgili neler gördüğünü söylemedi, hiç kimseye de oğlunun anlattiklarindan söz etmedi.

fakat Elrond çok şey görür, birçok gönlü okurdu. o yüzden günün birinde, yil henüz devrilmeden Aragornu odasina çağirip şöyle dedi: Dunedain efendisi, Arathorn oğlu Aragorn, beni dinleyiniz! nasibiniz çok yüce; ya Elendil zamanindan beri gelip geçmiş atalarinizin çok üzerine yükseleceksiniz ya da soyunuzdan kalanlarla karanliklar içine düşeceksiniz. önünüzde yillar sürecek olan bir sinav var. zamaniniz gelinceye kadar ve buna layik olduğunuz anlaşilincaya kadar ne evleneceksiniz, ne de bir kadini söz ile kendinizde bağlayacaksiniz.

bunun üzerine Aragornun akli karişti ve şöyle dedi: size bundan annem söz etmiş olabilir mi?

hayir, tabii ki hayir, dedi Elrond. kendi gözleriniz ele verdi sizi. ama ben sadece kendi kizimdan söz etmiyorum. henüz hiç kimsenin kiziyla nişanlanmayacaksiniz. lakin imladris ve Lorienin hanimi, halkinin akşamyildizi zarif Arwene gelince; o sizden daha yüce bir soya sahiptir ve bu dünyada o kadar yaşamiştir ki siz onun için birçik yaz geçirmiş genç bir huş ağacinin yanindaki bir yillik filiz gibisiniz. o sizin çok üzerinizde. ve bence, bu ona da böyle görünüyordur. lakin öyle olmasaydi ve gönlü size düşmüş olsaydi bile, yine de üzerimize düşmüş olan bu hükümden üzüntü duyardim.

nedir bu hüküm? dedi Aragorn.

ben burada ikamet ettiğim sürece o da Eldarin gençleriyle birlikte yaşayacaktir, diye cevap verdi Elrond, ve ben ayrildiğim zaman, eğer dilerse o da benimle gelecektir.

anliyorum, dedi Aragorn, görüyorum ki gözlerimi bir zamanlar Berenin arzulamiş olduğu Thingol hazinesinden hiç de daha küçük olmayan bir hazineye çevirmişim. benim de nasibimde bu varmiş. sonra aniden soyuna özgü bir öngörüyle şöyle demişti:lakin işte! efendi Elrond, sonunda burada yaşadiğiniz yillar azalmaya başladi ve kisa bir süre sonra çocuklariniz bir seçim yapip ya size, ya da Orta Dünyaya veda etmek zorunda kalacak.

doğru, dedi Elrond. bizim hesaplarimiza göre kisa bir süre sonra; gerçi bu insanlar için oldukça uzun bir süre. lakin Arwenin önünde böyle bir seçim olmayacak Arathorn oğlu Aragorn, eğer siz, ya kendinizin ya da benim dünyanin sonundan önce aci bir ayriliği tatmamiza neden olacak bir şekilde aramiza girmezseniz. henüz benden ne istediğinizin farkinda bile değilsiniz. içini çekti ve bir süre genç adama ciddi ciddi baktiktan sonra yine şöyle dedi: yillar getireceğini getirecek. birçok yil geçmeden bu konuda konuşmayalim. günler karariyor ve gelecek çok kötülük var.

bundan sonra Aragorn Elronddan sevgiyle izin istedi; ertesin gün de annesine, Elrondun sülalesine ve Arwene veda ederek yabanellere gitti. otuz yil kadar Saurona karşi çalişti ve kendisinden çok şeyler öğrendiği arif Gandalf ile dostluk kurdu. onunla birlikte birçok tehlikeli yolculuğa atildi fakat yillar geçtikçe tek başina yolculuklara daha sik gitmeye başladi. yollari zorlu ve uzun gibiydi ve gülümsediği zamanlar dişinda görüntüsü de biraz suratsiz olmaya başlamişti; yine de gerçek suretini gözlerden gizlemediğinde insanlara sürgünde bulunan saygideğer bir kral gibi görünüyordu. çünkü çeşitli kiliklarda geziyordu ve değişik isimlerde namlar salmişti. Rohirrim ordusuyla at sürmüş, gondor hükümdari için hem karada, hem denizde savaşmişti; sonunda tam zafer saatinde ortadan kaybolmuş; doğuya uzaklara ve güneyin derinliklerine gitmiş, hem iyi hem kötü olan insanlarin yüreklerini araştirmiş, Sauronun oyunlarini ve hilelerini ortaya çikartmişti.

böyle böyle yaşayan insanlarin en serti olmuş, insanlarin hünerlerini ve irfanlarini öğrenip ilerletmiş ve onlardan çok daha ileriye gitmişti; çünkü onda Elf bilgeliği ve gözlerinde bir kez tutuştu mu çok az kimsenin dayanabileceği bir işik vardi. üzerindeki hükümden dolayai yüzü hüzünlü ve sertti ama kalbinin derinliklerinde hep bir ümit bulunur ve zaman zaman buradan, kayadan kaynayan bir kaynak gibi neşe fişkirirdi.

derken, Aragorn kirk dokuz yaşina geldiğinde, Sauronun yeniden yerleştiği ve kötülüklerle uğraştiği Mordorun karanlik sinirlarindan, tehlikeler içinde geri döndü. çok yorgundu ve Ayrikvadiye gidip uzak ülkelere yapacaği yolculuktan evvel orada bir süre dinlenmeyi düşünüyordu; dönüş yolu üzerinde Lorienin sinirlarina vardi ve Galadriel hanim tarafindan gizli ülkeye kabul edildi.

o bilmiyordu ama Arwen Undomiel de oradaydi ve bir süre için annesinin akrabalariyla kaliyordu. pek değişmemişti, çünkü ölümlü yillar onun yanindan geçip giderdi; yine de yüzü daha ciddiydi ve kahkahasi artik nadiren duyulur olmuştu. fakat Aragorn artik hem vücut hem de zihin açisindan tamamen gelişmişti; Galadriel yollarda yipranmiş giysilerini bir kenara birakmasini söyleyip onu gümüş ve beyaz rengine bürüdü, Elf-grisinden bir pelerin giydirdi ve alnina da parlak bir taş yerleştirdi. işte o zaman Aragorn insan cinsinden daha aliymiş gibi göründü; sanki bati adalarindan bir Elf hükümdariydi. ve işte böyle görmüştü Arwen onu ilk kez, o uzun ayriliklarindan sonra; ve Aragorn altin çiçeklerle dolu caras galadhon ağaçlarinin altindan Arwene doğru yürürken kiz seçimini yapmiş ve kaderi çizilmişti.

sonra bir mevsim boyunca, Aragornun ayrilik vakti gelinceye kadar, birlikte Lothloriende, ağaçlar arasindaki çimenliklerde dolaştilar. ve yazortasinda bir akşam Arathorn oğlu Aragorn ile Elrond kizi Arwen o zarif tepeciğe, ülkenin ortasindaki Cerin Amrotha gittiler ve ölmeyen çimlerin üzerinde, Elanorlarla Niphrediller ayaklarini çevrelerken, yalinayak gezdiler. ve orada, o tepenin üzerinden doğudaki gölgeye, batidaki alacakaranliğa baktilar ve birbirlerine evlilik sözü verdiler, gönülleri mutlulukla doldu.

ve şöyle dedi Arwen: karanlik olmasina karanlik gölge, lakin benim gönlüm yine de neşe içinde; çünkü sen Estel, yiğitliklerinle bu karanliği yok edecek olan büyükler arasinda olacaksin.

fakat Aragorn şöyle cevap verdi: heyhat! ben bunu önceden göremiyorum ve bunun nasil olacaği benden gizli tutuluyor. yine de senin ümidini ümit edeceğim. gölgeyi kesinlikle reddediyorum. lakin hanimim, alacakaranlik da benim için değil; çünkü ben bir ölümlüyüm ve akşamyildizi, eğer sen bana bağlanacak olursan, senin de alacakaranliktan feragat etmen gerekecek.

ve kiz batiya bakarak ak bir ağaç gibi kipirtisiz kalakaldi, sonunda şöyle dedi: sana bağlanacağim Dunadan ve yüzümü alacakaranliktan çevireceğim. yine de halkimin topraklari orada; halkimin irak yurdu. kiz babasini çok seviyordu.

Elrond kizinin seçimini işittiğinde, kalbi paramparça olduğu ve uzun zamandir korktuğu son hükmün katlanilmasi hiç de kolay olmadiğini anladiği halde sessiz kaldi. fakat Aragorn yeniden Ayrikvadiye geldiğinde onu çağirarak şöyle dedi:

oğlum, ümidin solacaği yillar erdi, bunlarin gerisindeki çok az şey aşikardir bana. artik aramizda bir gölge var. belki de böyle olmasi gerekiyordu, benim kaybimla insanliğin kralliği yeniden kurulacaktir belki de. o yüzden, sizi sevdiğim halde şunu söylemek istiyorum: Arwen Undomiel, hayatinin faziletini daha küçük bir amaçla alçaltacak değildir. o, hem Gondor, hem Arnorun kralindan başka bir kimsenin karisi olamaz. benim için zaferimiz bile sadece hüzün ve ayrilik getirecek lakin size bir süre için ümit ve neşe. heyhat oğlum! korkarim sonunda Arwene insanlarin yazgisi zor gelcektir.

böylece kaldi bu mesele Elrond ile Aragorn arasinda ve bir daha bu konuda hiç konuşmadilar; fakat Aragorn yeniden tehlikeler ve zorluklara daldi. dünya kararip Orta Dünyaya korku düşerken, Sauronun gücü büyümüş ve Barad-dur eskisinden de daha fazla yükselirk, Arwen Ayrikvadide kalmiş ve Aragorn dişarilardayken onu düşünceleriyle seyretmişti; ve ümit içinde onun için büyük ve krallara layik bir sancak yaptirmişti, ancak Numenorlularin hükümdarliğini ve Elendilin mirasini talep edecek birinin dalgalandirabileceği bir sancak.

birkaç yil sonra Gilraen Elronddan izin isteyerek Eriadordaki kendi halkinin yanina gitti ve orada tek başina yaşadi; oğlunu artik çok seyrek görüyordu, çünkü Aragorn zamaninin çoğunu uzak ülkelerde geçiriyordu. fakat günün birinde Aragorn kuzeye geldiği zaman annesinin yanina gitti ve ayrilmadan önce annesi ona şöyle dedi:

bu bizim son ayrilişimiz Estel, oğlum. üzüntü beni siradan insanlar gibi yaşlandirdi; orta dünya üzerinden toplanan, zamanimizin yaklaşmakta olan bu karanliğiyla yüzleşemeyeceğim. yakinda ayrilacağim.

Aragorn, yine de karanliğin gerisinde bir işik olabilir; eğer öyle ise sizin bunu görüp mutlu olmanizi dilerim, diyerek onu teselli etmeye çalişti.

fakat o sadece şu linnod ile cevap verdi:

onen i-estel edain,u-chebin estel anim. *,*

ve Aragorn da gönlünde bir ağirlikla ayrildi. ertesi bahar ermeden Gilraen ölmüştü.

böylece yüzük savaşinda yillar ilerledi; bu konuda başka yerlerde ayrintili bilgiler verilmiştir: Sauronu devirmek için nasil daha önceden görülmemiş yollarin bulunduğu ve ümidin ötesindeki bir ümidin gerçekleştiği hakkinda. derken, tam yenilgi aninda Aragorn denize ulaşmiş, Arwenin kendisi için yaptiği sancaği Pelennor ovalari muharebesinde açmiş ve ilk o gün bir kral olarak selamlanmişti. ve sonunda her şey olup bittikten sonra atalarinin miras biraktiği yere ayak basarak Gondorun taci ile Arnorun saltanat asasini kabul etti; Sauronun düşüşü yilinin yazortasinda Arwen Undomielle evliliğe hak kazandi ve krallarin şehrinde evlendi.

üçüncü çağ böylesine bir zafer ve ümitle bitmişti; yine de o çağin hüzünleri arasinda Elrond ile Arwenin ayrilişlari vardi; çünkü deniz ve dünyanin ötesinde bir hüküm ile birbirlerinden ayrilmişlardi. ali yüzük yok edilip üç yüzük de gücünden mahrum kaldiğinda Elrond artik yorulmuş ve o zaman Orta Dünyayi bir daha hiç geri dönmemecesine terk etmişti. fakat Arwen ölümlü bir kadin gibi olmuştu ama yine de kazanmiş olduğu her şeyi yitirinceye kadar ölmeyecekti.

Elflerin ve insanlarin kraliçesi olarak Aragorn ile birlikte yüz yirmi yil ihtişam ve saadet içinde yaşadilar; yine de sonunda Aragorn yaşliliğin yaklaştiğini ve uzun da olsa ömrünün sonuna geldiğini hissetti. o zaman Aragorn Arwene şöyle dedi:

dünyanin en zarifi, en çok sevdiğim akşam yildizi hanim sonunda dünyam karariyor. işte! devşirdik ve devşirdiklerimizi harcadik; artik benim hesap günüm yaklaşti.

Arwen onun niyetini gayet iyi biliyordu ve bunu çok öncelerden görmüştü; yine de kederle doldu. yani efendim, sizin sözünüzle yaşayan halkinizi zamanindan önce mi terk edeceksiniz? diye sordu.

zamanindan önce değil, diye cevap verdi Aragorn. çünkü eğer şimdi gitmezsem, kisa bir süre sonra zorla gitmek durumunda kalacağim. ayrica oğlumuz Eldarion artik kral olacak kadar büyüdü.

sonra, sessiz caddedeki krallarin evine giderek, kendisi için hazirlanmiş olan uzun yatağa uzandi. burada Eldariona veda etti, ellerine Gondorun kanatli tacini ve Arnorun saltanat asasini teslim etti; bunun üzerine Arwen hariç hepsi yanindan ayrildilar ve o da tek başina yatağinin yaninda durdu. bütün irfanina ve soyluluğuna rağmen, biraz daha kalmasi için ondan istirhamda bulunmaktan kendini alikoyamadi. o henüz günlerini eskitmemişti ve böylece üstlenmiş olduğu ölümlülüğün acisini da tadiyordu.

Undomiel hanim. dedi Aragorn, gerçekten çok zor bir saat ama yine de, artik kimsenin yürümediği Elrondun bahçesindeki ak huş ağaçlarinin altinda karşilaştiğimiz gün yaratilmişti bugün. ve Cerin Amroth tepesinde hem gölge, hem de alaca karanliktan vazgeçtiğimiz gün bu hükmü kabul etmiştik. kendine bir daniş sevgili, ve sor bakalim, kuruyup adamlarimi ve aklimi yitirerek mi düşmemi isterdin tahtimdan. hayir hanimim, ben Numenorlularin sonuncusuyum, eski günlerin son kraliyim; bana ayni zamanda Orta Dünyadaki insanlarinin ömürlerinin üç kati verildi ama yani sira kendi irademle kullanmam ve sonra bu armağani iade etmem için bir keren ihsan edildi. o yüzden artik uyuyacağim.

seni teselli etmek için konuşmuyorum çünkü dünyanin döngüsü içinde böyle bir aci için teselli yoktur. önünde nihai bir seçim var: ya pişman olup limanlara giderek ebede kadar yeşil kalacak ama hiçbir zaman bir hatiradan ileriye gidemeyecek olan animizi batiya taşirsin; ya da insanlarin yazgisina tahammül edersin.

hayir sevgili beyim, dedi Arwen, o seçimi çok önce yapmiştim. artik beni oraya taşiyacak hiçbir gemi yok ve gerçekten de insanlarin yazgisina tahammül etmeliyim, ister gönüllü ister gönülsüz: kayip ve sessizlik. lakin sana söylemeliyim Numenor krali, şu ana kadar halkinin öyküsünü ve ölümlerini anlayamamiştim. sefil ahmaklar diye kizardim onlara, ama şimdi aciyorum. eğer gerçekten de, Eldarin deyimiyle tekin insanlara verdiği bir armağansa, gerçektende kabulü zormuş.

öyle görünüyor, dedi Aragorn. lakin hem gölgeyi hem yüzükü reddettikten sonra son sinavda yikilmayalim. hüzünle gitmeliyiz ama yeisle değil. bak! sonsuza kadar dünyanin döngüleriyle bağli değiliz ve bunlarin ardinda hatiradan fazlasi var. elveda!

Estel, Estel! diye ağladi Arwen ve bununla birlikte Aragorn daha onun elini tutup öperken uykuya daldi. sonra içinden çok büyük bir güzellik çikti ortaya, öyle ki sonradan gelen herkes hayretle bakti; çünkü gençliğinin zarafetinin, olgunluğunun, yiğitliğinin ve yaşliliğinin bilgeliği ve haşmetinin hep birbirine kariştiğini gördüler. ve uzun süre yatti orada; insanlarin krallarinin nurunun bir sureti olarak dünyanin parçalanmasindan önce solmayan bir şan içerisinde.

fakat Arwen evden ayrildi; gözlerindeki işik sönmüştü ve halkina, yildizsiz bir gecede çöken bir akşam gibi soğumuş ve grileşmiş görünüyordu. sonra Eldariona, kizlarina ve sevdiği herkese veda ederek, Minas Tirith şehrinden ayrildi, Lorien ülkesine gitti ve kiş gelinceye kadar solan ağaçlar atinda tek başina yaşadi. Galadriel göçüp gitmişti, Celeborn da yoktu, ülke sessizdi.

orada, sonunda mallorn yapraklari dökülürken ve henüz bahar gelmeden dinlenmek için Cerin Amrotha uzandi; ve orada durur yeşil kabri, dünya değişinceye ve yaşaminin tüm günleri ondan sonra gelen insanlar tarafindan tamamen unutuluncaya kadar. ve denizin doğusunda artik elanor ve niphredil hiç çiçek açmaz.

bu öykü güneyden bize geldiği kadariyla burada bitmiştir; akşam yildizinin solmasindan sonra artik bu kitapta eski günler hakkinda bir şey söylenmez..





0 yorum:

Yorum Gönder